Evlilik birliği ile kurulan aile kurumunun yasal düzlemde taraflarına verdiği hak ve yükümlülükler bulunmaktadır. Temelini Türk Medeni Kanunu ve uluslararası sözleşmelerde bulan aile hukuku alanında, gerek Türk vatandaşları gerek yabancılar ile Türk vatandaşları arasındaki nişanlanma, evlenme, boşanma, nafaka yükümlülüğü, evlat edinme, velayet, vesayet, soy bağının kurulması ve hısımlık, eşler arasındaki mal rejiminin belirlenmesi ana başlıklardır.
Geniş bir hizmet alanı sağladığımız müvekkillerimize yukarıda sayılan konular da dahil olmak üzere pek çok uyuşmazlık konusu olabilecek durumla ilgili hukuki destek sağlamaktayız. Özellikle boşanma sürecinde anlaşmalı boşanma protokolünün hazırlanması, çekişmeli boşanma davalarında ise dava süresince tedbir nafakası olmak üzere iştirak ve yoksulluk nafakası ile maddi ve manevi tazminat taleplerinin karşılanmasında, nafaka artırımı ve azaltılmasına yönelik davalarda müvekkillerimize hukuki destek vermekteyiz.
Çifte vatandaşlığı bulunan Türk vatandaşlarının evlenme, boşanma, velayet, vesayet veyahut soy bağına ilişkin yurtdışında almış oldukları mahkeme kararlarının Türkiye’de tanınarak icra edilebilirliğinin sağlanması amacıyla tanıma ve tenfiz davalarının ikamesinde avukatlık hizmeti sağlamaktayız.
Türk Medeni Kanunu ile yasal mal rejimi olarak belirlenmiş olan edinilmiş mallara katılma rejimi hakkında müvekkillerimizi aydınlatarak talepleri doğrultusunda yasal mal rejiminden başka bir rejim uygulanması amacıyla malvarlığı sözleşmelerinin düzenlemesini, boşanma veya vefat ile sona eren evlilik birliğinde malvarlığının tasfiyesi hususlarında hukuki danışmanlık hizmeti vermekteyiz.
Evlenen kadının soyadı meselesi de aile hukuku alanında uzun yıllardır tartışma konusu olmuş, son yıllarda evlenme ile edinilen eşin soyadı ile birlikte kızlık soyadını da kullanma eğiliminin kadınlar arasında arttığı görülmüştür. Esasen Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer uluslararası insan hakları antlaşmalarında eşitlik ilkesi gereği kadın veya erkeğin evlendikten sonra kendi soyadını kullanabilmesi temel hak ve özgürlüklerden biri olarak görülmekte olup, Türk Medeni Kanununda aksi bir düzenleme olması söz konu antlaşmalarla çelişik durum yaratmakta idi. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2018/2-889 E. ve 2015/2011 K. sayılı, 30.09.2015 tarihli kararı ile evlenen kadının evlendikten sonra da yalnızca kendi kızlık soyadını kullanabilmesinin önü açılmış bulunmaktadır. Bu içtihat ile evli kadın evlendikten sonra aile mahkemelerinde dava açarak evlilik birliği içerisinde sadece evlenmeden önceki soyadını kullanabilecektir. Soyadıyla tanınırlığı olsun ya da olmasın, akademik kariyeri ya da mesleğine bakılmaksızın çalışmayan kadınlar dahi bu haktan yararlanabilmektedirler. Bu anlamda müvekkillerimize soyadı meselesinde hukuki danışmanlık ve temsil hizmeti vermekteyiz.
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu kapsamında şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocuklar ve aile bireyleri hakkında aile içi şiddet ve benzeri durumlarda bu kanunda düzenlenen tedbir ve koruma hükümlerinin uygulanması için gerekli yasal başvuruların yapılarak dava ikamesinin sağlanmasında müvekkillerimize destek olmaktayız.