Uluslararası Yatırım Anlaşmaları (International Investment Agreements ya da IIAs) devletlerin karşılıklı olarak taraf ülkelerde yapılacak yatırımları ve yatırımcıyı teşvik ve korumayı hedefleyen ve temelde buna ilişkin esasları düzenleyen anlaşmalardır.
Son 60 yılda yükseliş trendinde olan bu anlaşmalar, yabancı yatırımcıları destekleyerek devletler arası ticaretin de artmasında önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye şu anda güncel olarak 77 ülkeyle imzalanan ve halihazırda yürürlükte bulunan iki taraflı yatırım anlaşmalarında (Bilateral Investment Agreements) taraf durumundadır. Bunun yanında 43 ülkeyle yeni imzalanmış ve henüz yürürlüğe girmemiş anlaşmaların da tarafı bulunmaktadır. Toplamda bugüne kadar Türkiye’nin ikili yatırım anlaşmalarının sayısı 2911 iken yürürlükte bulunan anlaşma sayısı 2353’tür.
Türkiye’de Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmaları olarak da adlandırılmakta olan bu anlaşmalar evrensel hukuk temelinde içerdiği birçok norm ile yatırımcıların ev sahibi ülkede yatırımlarını yaparken ve yaptıktan sonra korunmasını sağlamaktadır. Misafir yatırımıcının ev sahibi ülkede korunması yabancı ülkede yatırım yapan bir yatırımcı için olmazsa olmaz niteliktedir. Yatırım yapılan ülkedeki temel hak ve özgürlüklerin uluslararası hukuk çerçevesinde korunması, ev sahibi devlet tarafından yapılabilecek kamulaştırma işlemlerinin şartlarının açıkça belirlenmesi ve uyuşmazlık durumunda da uluslararası tahkimden yararlanması yönündeki hükümler yatırım anlaşmalarının en önemli unsurlarını teşkil etmektedir.
Uluslarası Yatırım Anlaşmaları (IIAs), öncelikle yatırım ve yatırımcıyı tanımlayan hükümler içermektedir. Hangi tür yatırımların karşılıklı olarak sözleşme kapsamında yatırım olarak değerlendirileceği akit devletlerin mutabakatı ile gerçekleşmektedir. Yatırım anlaşması yapan iki akit devlet spesifik bir ticari alanı yatırım anlaşmasının koruyucu kapsamından çıkarmak için sözleşmesel anlamda yatırım olarak değerlendirmeme yoluna gidebilir. Örneğin; akit devletler sağlık sektöründe yapılabilecek yatırımları anlaşma dışı bırakmayı kararlaştırabilir, böylelikle bir nevi bu belirli alanı yabancı yatırımcının faaliyetine kapatmış olacaklardır. Günümüzde devletler, anlaşmalara genellikle böyle bir sınırlama getirme eğiliminde değildirler. Çoğunlukla “her tür yatırım” şeklinde genelleme yapılmakta ve herhangi bir sektör yatırım koruması kapsamı dışında bırakılmamaktadır. Yine sözleşme çerçevesinde kimlerin yatırımcı olarak kabul edileceği de belirlenmektedir. Yatırımcıların tüzel veya gerçek kişi olabileceği açık olmakla birlikte, hukuken bu kişilerin de tanımlamaları açıkça yapılmaktadır. Örneğin; akit devletlerin kamu tüzel kişileri de yatırımcı olarak kabul edilebilecek midir? Bu tür soruların cevabı yine sözleşmede yer alan hükümlerle şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmektedir.
Yabancı yatırımcıların ev sahibi devletteki yatırımlarının korunması bu sözleşmelerin yapılmasında önemli yer tutan bir sebeptir. Peki yabancı yatırımlar nasıl korunacaktır, sözleşmedeki hangi hükümler bu korumayı sağlayacaktır? Bu noktada uluslarası hukuk temelinde uluslararası yatırım anlaşmalarında tip olarak yer alan bazı kurallar bulunmaktadır. Bunlar; yabancı yatırımcıya milli muamele (NT -national treatment), en çok gözetilen ulus prensibi (MFN - most favoured nation clause), gerekli özeni gösterme (due dilligence), tam koruma ve güvenlik standardı (FPS - full protection and security standard), adil ve eşit muamele (FET - fair and equitable treatment) şeklinde sayılabilir.
Söz konusu bu standartlar anlaşmayı akdeden devletlerin karşılıklı olarak birbirlerinin yatırımcılarına karşı yükümlü oldukları sorumlulukları ve yatırımcıların haklarını belirlemektedir. Anlaşmada yer lana anılı standartlara uymakta hataya düşen devlete karşı uluslararası tahkime başvurulabilmektedir.
Uluslararası Yatırım Anlaşmaları genel olarak yabancı yatırımcılar ile ev sahibi ülke arasında ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü için başlıca iki uluslararası tahkim mekanizması öngörmektedirler. Bu mekanizmalardan ilki "ad hoc tahkim" olarak adlandırılan tahkim mekanizmasıdır. Bu mekanizma temel olarak, Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu'nun Tahkim Kurallarına (UNCITRAL) göre, her bir uyuşmazlık için ayrıca kurulan, üç üyeli bir tahkim kurulunun oluşturulmasını öngörmektedir. Sözü edilen bu üç üyenin (hakem) birisi yatırımcı, diğeri ev sahibi ülke, üçüncüsü ise ilk atanan iki üyenin uzlaşması ile seçilmektedir. "Ad hoc" tahkim mekanizmasına ilaveten Uluslararası Yatırım Anlaşmaları ICSID tahkimini de ayrı bir seçenek olarak sunmaktadır.
Yabancı bir yatırımcı için ülkesinden farklı bir ülke her zaman soru işaretleriyle dolu ve kötü sürprizleri de beraberinde getirebilecek potansiyele sahip bir ülke konumundadır. İşte bu noktada misafir konumundaki yabancı yatırımcının aslında ev sahibi ülkede misafir gibi hissetmemesini sağlamak ve kendi ülkesindeymiş gibi hukuki koruma altında yatırımlarda bulunabileceğinin garanti edilmesi uluslararası yatırım anlaşmalarının en temel amacını teşkil etmektedir. Yatırımlarının garanti altında olduğunu bilen yatırımcı ev sahibi ülkede daha rahat ve güvende hissedecek, böylelikle de yabancı yatırımcı ile ekonomisini canlandırmak isteyen ev sahibi ülke de yatırımcıları ülkesine çekerek ekonomik kalkınmadan yararlanabilecektir. Uluslararası yatırım anlaşmalarının akit devletler açısından karşılıklı kazan-kazan durumu ortaya çıkardığını söyleyebiliriz.
Yabancı yatırımcıların ev sahibi ülkeden beklentileri; yerel yatırımlacılarla eşit muameleye tabi tutulmak, herhangi bir ayrımcılığa maruz bırakılmamak, hukuki temeli olmayan sürpriz kamulaştırma tehdidi ile karşı karşıya kalmamak, kamulaştırma halinde de yatırımın gerçek bedelinin gecikmeksizin kendilerine ödenmesi ve transferlerin gecikmeksizin yapılması, savaş veya iç karışıklık hallerinde milli muamele ilkesi çerçevesinde zarar gören yatırımcılara tazminat ödenebilmesi ve yatırımcılarla devlet arasında herhangi bir uyuşmazlığın ortaya çıkması halinde yabancı yatırımcıların daha objektif ve hızlı işlediği gerekçesiyle tercih ettiği uluslararası tahkim imkanının tanınmasıdır. İşte uluslararası yatırım anlaşmalarının temelde hizmet ettikleri amaç en genel tabiri ile yatım ve yatırımcıyı korumak, yatırımcı ile devletler arasındaki sorunları uluslarası çerçevede çözüme kavuşturmaktır.
Ülkeler genelinde değerlendirildiğinde karşılıklı yatırımların kolaylaştırılması ve bununla birlikte ticaretin de artırılması amacıyla yapılan bu yatırım anlaşmalarının globalleşen dünyada gün geçtikçe daha da fazla artış göstereceği şüphe götürmez bir gerçekliktir.
KAYNAKÇA
- United Nations Conference on Trade and Development - https://investmentpolicy.unctad.org/
international-investment-agreements/countries/214/turkey
- https://tuys.sanayi.gov.tr/page.html?sayfaId=662fedd1-9ff0-4724-8349-51e67ffe9ad4&lang=tr
- https://tuys.sanayi.gov.tr/page.html?sayfaId=662fedd1-9ff0-4724-8349-51e67ffe9ad4&lang=tr -
Bilgi Notu