Miras kalan bir malvarlığı aktif ve pasif değerlerden oluşmaktadır. Miras bırakanın öldüğünde malvarlığında bulunan para, taşınır ve taşınmaz mallar gibi kalemler terekenin aktifini göstermektedir. Pasif değerler ise miras bırakanın borçlarıdır. Mirasçı olan bir kişi murisin malvarlığından kendi payına düşecek kısmı göz önüne alarak mirası kabul veya reddedebilir.
Mirasçıların kendilerine miras kalması durumunda değerlendirmeleri gereken en önemli hususlar murisin borçlarının olup olmadığı, varsa ne meblağda borç bulunduğu, mirası kabul halinde terekenin borçları karşılamaya yetip yetmeyeceği gibi konulardır. Zira vefat halinde mirası kabul etmiş mirasçılar ölen kişinin borçlarından alacaklılara karşı sorumlu olmaktadırlar. Türk Medeni Kanunu mirasçılara mirası reddetme olanağı tanımıştır. Özellikle terekenin pasifinin aktifinden fazla olduğu durumlarda mirasçılar reddi miras yapmaktadır.
Mirasın Gerçek Reddi
Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh hukuk mahkemesine sözlü ya da yazılı olarak başvurularak gerçekleştirilmektedir. Mirasçılara bu iradelerini ortaya koymak için verilen süre üç aydır. Üç aylık red süresinin başlangıcı yasal mirasçılar için miras bırakanın ölümünü öğrendikleri tarihten itibaren işlemeye başlar. Yasal mirasçının bu sıfatını daha sonra öğrenmesi söz konusu ise bu durumun ispatı halinde red süresi, mirasçı olduğunu öğrenmesinden itibaren başlayacaktır. Kanuni süre içinde red beyanında bulunmayan mirasçı artık mirası kabul etmiş olur.
Yasal mirasçılardan birinin mirası reddetmesi halinde onun payı ölen kişiye mirasçı olabilecek diğer hak sahiplerine geçecektir. Kısacası, mirası reddeden mirasçı sanki hayatta değilmiş gibi miras paylaşımına gidilecektir. Dolayısıyla terekenin borca batık olduğu durumlarda yalnız ilk sıradaki mirasçıların değil onlardan sonra gelen hak sahibi mirasçıların da mirası reddetmesi gerekecektir.
Bir diğer önemli ayrıntı da mirasçının tereke işlerine girişmesi halinde mirası reddetme süresi dolmasa da artık mirası reddedemeyecek olmasıdır. Bu nedenle reddi miras yapmayı düşünen mirasçıların bu hususu özenle değerlendirmesi gerekir. Bu noktada ne gibi işlemler mirasçının mirası kabul iradesini yansıtır örneklemekte fayda var. Örneğin bir mirasçı miras payı üzerinde devir ve benzeri tasarrufi işlemlere konu olacak sözleşmeler yaparsa, bir malın paylaşımı amacıyla ortaklığın giderilmesi davası açarsa, miras kalan mala ilişkin veraset ve intikal vergisi öderse esasen örtülü olarak mirası kabul etmiş olur. Böyle bir durumda da yukarıda açıkladığımız gibi artık mirasın reddini talep etme hakkı, yasal süresi devam etse bile, sona erer.
Mirasın Hükmen Reddi
Mirasın reddi mirasçılar tarafından iradi olarak yapılabileceği gibi mirasın hükmen reddi de mümkündür. Miras bırakanın ölümü tarihinde terekenin borca batıklığı açıkça belli ise veya resmen tespit edilmişse miras reddedilmiş sayılır. Söz konusu borca batıklık hali, icra takibinin, borçlu hakkında aciz vesikası alınması ile sonuçlanması halinde tespit edilmiş olur. Şayet aciz vesikası alınmış değilse, bu durumda mirasın hükmen reddi davası açılır. Bu dava ile murisin alacaklıları tarafından mirasçılara yönelik başlatılan icrai veya hukuki işlem ve davaların da önüne geçilebilmektedir.
Esasen murisin borca batık olması aciz vesikası gibi resmi bir belgeyle tespit edilmişse bu durumda yasa, mirasın hükmen reddedilmiş sayılacağını belirtmektedir. Aciz vesikası bulunmayan hallerde açılan mirasın hükmen reddi davasında murisin malvarlığı bulunup bulunmadığı mahkemece araştırılır. Bu husus bankalar, tapu müdürlüğü, trafik tescil müdürlüğü, ticaret sicil müdürlüğü, belediyeler ve vergi daireleri gibi kurumlardan soruşturulur.
Mirasın hükmen reddi davası çoğunlukla murisin alacaklılarının terekeden yani murise halef olan mirasçılardan alacaklarını tahsil etme çabalarının önüne geçmek için açılmaktadır. Bu nedenle mirasın hükmen reddi davasında tereke alacaklıları taraf gösterilmelidir.